Meslek Değişimi!

Gün geçmiyor ki mesleğini değiştirmek isteyen biriyle tanışmayalım. Gideceğim buralardan diyerek başlıyor anlatmaya, devamında çok farklı bir iş ile hayatına devam etmek istediğini vurguluyor.

Günümüzde, şirketlerin İnsan Kaynakları Departmanı çalışanlarının sıkça karşılaştığı bu çalışan grubu ile benzer şekilde kariyer koçları da temas etmekteler. Kariyer değişimi yolculuğunda kendilerine eşlik etmek sürecin en sağlık şekilde tamamlanmasına destek veriyor şüphesiz. Yaşanacak bir sürü farkındalık, alınacak bir sürü zor karar var bu süreçte. Tam da bu noktada bu insanları dinleyen, anlayan, yargılamayan ve doğru soruları soran kişi olacaktır Kariyer Koçu.

  1. MUTSUZ ÇALIŞANLAR

İşini / mesleğini değiştirmek hayalleri kuran mutsuz çalışanları yakından tanımayalım isterim. Kim bunlar ve neden mutsuzlar? Ya da nasıl mutlu olurlar?

Tam bu noktada iki konunun bir birine karıştığını danışanlarımda da gözlemleme şansım oluyor: Çalışanın mutsuzluğu mesleği nedeni ile mi yoksa çalıştığı kurum nedeni ile mi?

İnsan Kaynakları alanında hazırladığım Yüksek Lisans Tezimde vurguladığım gibi, iş yerinde mutsuzluğun olası onlarca sebebi var:

“Literatüre bakıldığında iş tatmini, örgütsel bağlılık ve işten ayrılma niyeti konularına sıklıkla rastlanmaktadır. İş tatmini konusunun temelleri, motivasyon teorilerine kadar dayanmaktadır. Dolayısıyla kulağa bildik ve basit gibi gelen bu kavram, aslında insanı tanımak, ihtiyaçlarını bilmek konusu kadar eski ve geniş kapsamlıdır. İş tatmini edinebilmek için işin kendisi ya da ödenen ücret kadar önemli olan başka faktörlerin varlığı göz ardı edilmemelidir. Örneğin, örgütteki yönetim felsefesi, çalışma arkadaşları ile etkileşim hatta var olan iletişim ya da iletişim eksikliği vb.” (YİĞİT, Zühal, X VE Y KUŞAKLARININ ÖRGÜTSEL TUTUMLAR AÇISINDAN İNCELENMESİ VE BİR ÖRNEK OLAY, İstanbul: Bahçeşehir Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2010).

  1. İŞ VE MESLEK ARASINDAKİ FARKLAR

Tanımlarda, meslek sahibi olmanın temel amacının gelir elde etmek olduğu vurgulansa da aslında hepimiz biliyoruz ki asıl amacın yanında onlarca yan amaç var ve bu yan amaçlar zaman geliyor asıl amacı geçiyor. Kendini ifade etmek, kendini işe yarar hissetmek, kendini değerli / önemli hissetmek,  insanlara yardım etmek isteği, çevremiz tarafından sevilmek, bir gruba ait olma isteği, toplum tarafından onaylanmak / beğenilmek…

Sıralanan bu ihtiyaçların her birisi elbette tüm çalışanlarda mevcut fakat hangi oranlarda? Bu soru bizi çalışanın kişiliğine getiriyor gibi görünüyor. Aslında icra ettiğimiz meslek ile kişiliğimiz arasında sıkı bir ilişkinin olması hiç de şaşırtıcı değil.

  1. MESLEK SEÇİMİ

Kişiliğin yanı sıra, değerlerimiz, yeteneklerimiz de meslek seçimimiz konusunda bir ipucu verir aslında. Bir okul öncesi öğretmeninin çocuklara olan yatkınlığı, yakınlığı, sevgisi bizi şaşırtmaz. Başarılı bir mimarın üç boyutlu düşünme ile ilgili bir yeteneği olduğuna rahatlıkla inanırız. Bir hemşirenin mesleğini keyifle icra edebilmesi için, insanlara yardım etmek konusunda bir isteği olmalı şüphesiz. Tüm bunlar bizi kendimizle ilgili farkındalıklara getirir.

Hep sözü geçen değerler, karakter özellikleri, yetenekler vb. özelliklerin, kişinin seçmiş olduğu mesleğe uygun olmadığı durumda neler yaşanıyor dersiniz? İş tatminsizliği, iş yerinde mutsuzluk, mesleki başarısızlık, huzursuzluk, genel anlamda mutsuzluk. Fordizm döneminden farklı olarak, yaptığımız işin bizi anlatması, yansıtması arzumuz nedeniyle, işimizdeki mutsuzluk yaşamın her alanına sirayet ediyor ve içinden çıkılmaz bir hal alıyor.

Nasıl oluyor da bazı çalışanlar, tüm kariyer yaşamlarını tek bir kurumda aynı mesleği icra ederek geçirebiliyorlarken, bazı çalışanlar için bu imkânsız görünüyor?

  1. MESLEK DEĞİŞİMİ

Elbette ki yıllarca okulunu okuduğunuz, stajını yaptığınız, acemilik dönemlerini tamamladığınız bir mesleği terk edip sıfırdan başlamak çok zor görünüyor insana. Yapılması istenen kariyer değişikliği için elbette birden fazla konuda risk almak gerekeceği açık. Ancak hemen her gün birileri yapmak istediği başka şeyler olduğundan söz ediyor, duyuyoruz. Kimileri şimdilik bir mesleği icra ederken diğer konuda da eğitim sürecinde olduğunu anlatıyor örneğin. Sırf bu nedenle şehir değiştirenler, yeniden üniversiteye başlayanlar…

Aret Vartanyan Corporate Training’in (AVCT) 5 bin 185 (3 bin 809 kadın, 1376 erkek) beyaz yaka çalışan arasında yaptığı araştırma sonuçlarında, beyaz yakalıların 35 yaşından sonra ikinci bir kariyer arayışına yönlendiğini ortaya koyuyor. 100 kişiden 67’si, mutlu olmak için yeni kariyer diyor. (GAZETE VATAN, (2015.01.25), “çalışanların yüzde 67’si 35’inden sonra iş değiştiriyor”, http://www.gazetevatan.com/calisanlarin-yuzde-67-si-35-inden-sonra-is-degistiriyor-737339-pazar-vatan/).

Bu insanlara neler oluyor dersiniz? Konfor alanlarından çıkmak konusunda neden bu kadar hevesliler? Ortada büyük bir mutsuzluk olduğu kesin. Bir yanlışın içinde olma duygusu. Sonrasında bir arayış, istek, merak, heyecan, başka bir hayat…

Teknolojinin dur durak bilmeden gelişmesi, bilgisayar ve internetin hayatımıza kattıkları ile yeni anlayışlar, yeni iş modelleri, yeni meslekler, beraberinde bir sürü bilinmezi de getirmektedir. Adını yeni duyduğumuz hatta telaffuz edemediğimiz meslekler hepimizi düşündürüyor. Rakip, aynı sektördeki üç beş firma iken şimdi artık tüm dünya. Müşteri yine belli bir pazarda iken şimdi tüm dünyaya yayılmış durumda. Değişim kaçınılmaz, adapte olan kazanıyor. Durum yaşam döngüsü olan her şey için geçerli gibi görünüyor.

Bütün bu karmaşa içerisinde kişinin kendisi için en uygun mesleğe karar vermesi en önemli konu gibi duruyor. Tabi bu seçimi ilk kez yaparken henüz yirmi yaşında bile değiliz! Düşünülmesi gereken onlarca konu var. Seçeceğim meslek toplumumuzda saygın mı? Ailem onaylıyor mu? İş bulabilecek miyim? Para kazanabilecek miyim? Kariyer yapabilecek miyim? Bu sorulara verilen yanıtların ardından sınavlar, okul ve bölüm seçimi ve nihayet mesleğe ait eğitim dönemi. Ardından stajlar, iş başvuruları, mülakatlar, zorlukla kazanılan ilk deneyimler, uzun mesai saatleri, yaşamaya yetecek kadar para kazanmak vb. derken artık mutlu olmak gerekir öyle değil mi?

Tam da bu noktada tam tariflenemeyen bir eksiklik, yanlışlık, mutsuzluk… Zaman zaman danışanlarımda bir kavram kargaşası yaşandığını gözlemlerim. Çalışanın asıl mutsuzluk kaynağını fark etmesi önemlidir. Huzursuzluğun sebebi nedir? İşverenim mi? İş arkadaşım mı? Değerlerimle örtüşmeyen iş yeri kültürü mü? Mesleğimin dinamikleri mi? Sorular uzar gider. Bu basit sorular zaman zaman kafanızda dönüyorsa, bir kariyer koçuna gitmenizi tavsiye ederim. Bırakın doğru soruları o sorsun, siz cevaplarınızı dürüstçe ve korkusuzca verin. Kendi yanıtlarınıza çok şaşıracağınızdan eminim.

Burada amaç öncelikle neyi istemediğinden emin olmak sonrasında da neden istemediğini bilmek. Bizi mutsuz eden işimiz mi, yoksa mesleğimiz mi bunu fark etmek. Devamında yetenekler, değerler, iş yaşamından beklentiler vb. konularında farkındalık yaşamak ve buna uygun mesleği tespit etmek. Sıra geldi bu mesleği icra edebilmek için neler bilmek gerektiğine. Okul, kurs, özel dersler ya da yeniden bir staj dönemi… Ardından ilk adımlar, bazen pişmanlık (konfor alanımızdan çıktık ne de olsa), uzun çalışma saatleri sonucunda edinilen teorik bilgiler ve zorluklarla kazanılan ilk deneyimler. Yazarken zor görünüyor fakat yaşarken bundan daha da zor. Tüm bu çabaya değiyor mu? Öyle olmalı. Nasıl diyor Konfüçyüs: “Sevdiğiniz işi yaparsanız, bir gün bile çalışmış sayılmazsınız”.

Bazen o kadar içinde kalırız ki dışarıdan resmin bütününe bakamayız. Mutsuzluk öyle bir sarmıştır ki hep şikâyet ederiz ama kılımızı bile kıpırdatamayız. Böyle zamanlar genellikle yanlış kararlara götürür bizi. “Ceketini alıp çıkmak istemek” aslında tam olarak neyle savaştığını bilmemek nedeniyle danışanlarda sıkça gördüğümüz bir durum.

Bu noktada hayaller devreye giriyor. Hayali resmetmek için sorular bir işe yarar mı deneyelim. Nasıl bir yerde çalışmak istiyorum? Nasıl bir iş beni mutlu eder? Yalnız mı yoksa bir ekiple çalışmak mı beni motive eder? İşin tanımlı olmasını mı severim yoksa inisiyatif kullanmayı mı? Açık alan mı yoksa ofis mi olmalı? Müşteriler kimler olacaklar? Nasıl bir gruba hizmet vermeliyim? Hangi yeteneğimi kullanmak isterim? Çalışmak benim için ne anlam ifade ediyor?  Ben aslında kimim ve tam olarak ne yapmak istiyorum? Resmin taslağı hazırlanmıştır umarım.

İş hayatından söz ederken nereden çıktı şimdi bu hayaller? Çünkü hayaller, değerler, inançlar, katkı sağlamak, fark yaratmak, yaratıcılık vb. şeyler yok ise maalesef motivasyon da yok. Son dönem insan kaynakları profesyonellerinin ana konusu çalışan motivasyonu. Neden en büyük konu bu çünkü elbette devamında performans değerlendirme gelecek, hem çalışan için hem de şirket için.

Her zaman farkında olamadığımız ancak bizi biz yapan şeyleri tanımlamak önemli. Standart tanımın ardından bizim için ne anlam ifade ettiği hakkında düşünmek, farkındalık yaşamak bizi kendimize yakınlaştırabilir. Kendimizi tanımak en büyük kargaşayı çözebilir çünkü artık mesleklere bakışımız daha nettir. Hayatta ne yapmak istediğimiz nerede durmak istediğimiz bellidir. Bu sayede asıl hedefi ve bu hedefe giderken kullanacağımız araçları fark edebiliriz.

Kadınların kendini tanımak, mesleğini değiştirmek ihtiyacını fark etmek ve bunu hayata geçirmek gibi konularda daha şanslı olduklarına inanıyorum. Modern toplumlarda dahi kadın erkek rolleri üç aşağı beş yukarı aynı. Annelik tüm çalışan kadınlar için bir konu, ya da tüm kültürlerde cam tavan sendromu olduğu düşünülebilir. Hemen her ailede gelir elde etmesi beklenen koca olmuştur. Belki dile gelmez ama içten içe hem fikir olunan bir beklentidir bu.

Oysa ailede kadının çalışmadığı / çalışamadığı dönemlere aşinayız. Çocuk sahibi olmak bunların başında geliyor. İşe ara vermenin yanı sıra, anne olmanın getirdiği başka duygular, başka bakış açıları, değişen beklentiler ve yaşam amacı derken zaten çalışan kadın artık başka bir kadına dönüşüveriyor. Tam da burada kendine ilişkin sorular sormak, dönüştüğün yeni kişiyi tanımak ve sevmek, gelecekten beklentilerini yeniden gözden geçirmek, değişen öncelikleri sıralamak derken, yeni bulduklarımıza hizmet edecek başka bir mesleğe çıkıyor yolumuz.

Genel anlamda erkeklere ait olan iş yaşamının kısıtlayıcı kurallarından sonra kadın çalışanların çoğunda var olduğuna inandığım yaratıcılık, dışarı çıkmak için minik bir delik arıyor sanki. Ruhumuzun en derininden gelen bu istek bambaşka aktivitelerde gerçekleştiriyor kendini. Örgü örmek, resim yapmak, ekip biçmek, koçluk gibi insan odaklı sosyal bir işe yönelmek vs. Hemen hepsinin içinde yeniden yaratım, bağımsız çalışma saatleri, daha az hiyerarşi vs. bulunuyor.

  1. SONUÇ

Şüphesiz ki artık hem işverenler hem de insan yönetimi yapanlar, iş yerinde asıl farkı yaratanın, insan olduğu konusunda hem fikir. İnsanın kendini vererek, ruhunu işe katarak çalışması, tüm yeteneklerini kullanarak işi gerçekleştiriyor olması paha biçilemez katma değerler yaratıyor. İşinde kendini ifade eden, mesleğini anlamlı ve takdire değer bulan çalışan, elbette sürdürülebilir bir kariyer çizgisinde ilerliyor. Kendi ile birlikte şirketini, işverenini, yönettiği çalışanları ve hatta müşterilerini de yukarılara taşıyor.

Bu muhteşem buluşmayı, kişi iş uyumunu, erken yaşlarda fark edebilmek elbette şahane. Fakat ülkenin gelişmişlik seviyesi, eğitim politikaları, ebeveyn yaklaşımları derken bu her zaman da mümkün olamıyor. Bireyin çalışma yaşamında deneyimledikleri, yıllar içinde kendini tanıması, meslekleri anlaması, yeni mesleklerin hayata geçmesi ile çalışan, kariyer yaşamında değişikliğe gitmek ihtiyacı duyabiliyor.

Elbette tüm bu değişimler bir anda yaşanmıyor. Yeni yaşama başlayabilmek için öncesinde hazırlıklar yapılıyor. Maddi birikim, yaşın ilerlemesi, olgunlaşma, fiziksel şartların planlanması, aile yaşamının düzenlenmesi vs. Doğru zaman geldiğinde harekete geçmek arzusu karşı konulamaz oluyor.

Tüm bu süreçlerde bir kariyer koçu ile çalışmanın en büyük faydası çalışanın kendini tanımasını sağlaması. Nasıl bir kariyere sahip olmak istiyorumdan önce ben kimim ve hayatta ne yapmak / ne olmak / kim olmak istiyorum soruları sorulduğunda dönüşüm başlamış oluyor. Bundan sonrası heyecan, keşif dolu anlar, değişim, gelişim, kendini sevmek ve kendine inanmak oluyor. Bütün bu kazanımlarla yola çıkabilmek ne güzel..

(Bazı çalışanlar bunu nasıl gerçekleştirdiler? Meslek değişikliği ihtiyacını nasıl fark ettiler? Nelerden vazgeçmeleri gerekti? Nasıl olsa daha kolay olurdu? Peki şimdi daha mı mutlular? Yanıtları okumak için, meslek değişikliği yaşamış çalışanlar ile yaptığım derinlemesine görüşmelere aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz)

https://www.zuhalyigit.com/index.php/2017/08/14/meslek-degisimi-neden-nasil-ne-zaman/