Bir arkadaşamın altı yaşındaki kızı kendini anlatan bir şiirinde soruyor: neden herkes farklı?
Aslında konu bu kadar basit: Farklıyız! Nedenini bilmiyorum ama bir sürü sonucu doğurduğundan eminim.
Tüm kavgalar bu nedenle çıkmıyor mu? Ötekini kendimize benzetme çabası içinde değil miyiz? Sevgilimizi, eşimizi, çocuğumuzu, arkadaşımızı, iş arkadaşımızı..Oysa asıl sevgi, farklılıkların gelişmesine yardım etmek, kişinin kendi olabilmesine destek vermek demek değil mi? “Senin için ölürüm”ün kimseye faydası yok. Yaşamak cesaretini göstermeli. “Senin için yaşarım, daha iyi, daha mutlu, daha istediğin gibi olman için yanı başında olurum” demeli insan.
İş yaşamında da durum aynı. Yönettiğimiz beş kişilik bir ekip ise herkes benzer olsun kolay yönetilsin isteriz. Oysa biliyoruz ki mükemmel takımda her birey farklı bir rol üstlenir tıpkı bir yapbozun parçaları gibi. “Sen yoksan bir kişi eksiğiz” *
Toplumların kavgaları da bundan değil mi? Mezhep/din savaşları. Bunca acı, ölüm diğerleri bize benzemediği için.
Sekiz yaşındaki kızım ağlayan bir yetişkine sormuştu: “Üzüldüğün için mi ağlıyorsun, ağladığın için mi üzgünsün?” Şimdi biz yetişkinler çivisi çıkmış insanlığımız için hem üzülmeli hem de ağlamalıyız. Ardından da kabul etmeliyiz ki hepimiz farklıyız. Farlılıkları zenginlik olarak görmeli ve yeniden başlamalıyız.
* Mutluluğun Adresi Sosyal Yardımlaşma Derneği mottosu.